Bülten

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM’ye Sunuldu!

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Law Proposal No. 6102

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi TBMM’ye Sunuldu!

Ülkemiz, stratejik konumu ve dinamik ekonomisi sayesinde uluslararası alanda etkin bir ticaret merkezi konumundadır. Küresel ekonomi ve ticaret pratikleri hızla değişirken, ticaret politikalarının uygulanmasına yönelik önlemler almak, ülkemizin ekonomik büyümesine önemli katkılar sağlayacaktır. Bu çerçevede; 3 Mayıs 2024 tarihinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (“Teklif”), Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (“TBMM”) sunulmuştur. Bu bağlamda şirketin yönetim kuruluna ilişkin çeşitli değişiklikler öngörülmüştür. Söz konusu teklif ile TTK kapsamında öngörülen değişiklikleri aşağıda dikkatinize sunarız.

I. TTK m. 366 kapsamında yönetim kurulu başkan ve başkan vekillerinin, yönetim kurulunun görev süresine uyumlu olarak seçilebilmesine imkan tanınmıştır.

Mevcut düzenleme uyarınca, yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçilebilmekte iken yönetim kurulu başkan ve başkan vekilinin her yıl seçilmesi gerekmektedir. Bu durum Anonim Şirketlerde, yönetim kurulu Kanunda öngörülen azami süre olan üç yıl süre için seçilmiş olsa dahi her yıl yönetim organizasyonunu yeniden belirleme yükümlülüğü getirmekte ve yönetim kurulu başkan ve başkan vekiline atfedilen yetki ve görevlerin kim tarafından kullanılacağı hususlarında uygulamada tereddüt yaratmaktadır. Anılan Teklif kapsamında yapılan değişiklikle birlikte, yönetim kurulu başkan ve başkan vekilinin, yönetim kurulunun görev süresine uyumlu olarak seçilebilmesine olanak tanımaktadır.

II. TTK m. 375 kapsamında şirketin üst düzey yöneticileri dışında kalan kişilerin atanma ve görevden alınmalarına dair yetkinin yönetim kurulunca devredilebilmesi öngörülmüştür.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) m. 375/1-d uyarınca; müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların tamamının atanmaları ve görevden alınmaları yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayılmaktadır. Yönetim kurulu kararı ile yerine getirilmesi gereken bu işlemler, yetki devrine konu edilememektedir. Anılan düzenlemede yer alan “müdürler ile aynı işleve sahip kişiler” ifadesi ile aynı fıkranın (a) bendinde yer alan “üst düzey yönetim”e ilişkin düzenleme yapılmasının amaçlandığı, üst düzeyde yönetimin genel işletme politikası başta olmak üzere yatırım, finansman, temettü gibi politikaların belirlenmesi, belirlenen politikalar çerçevesinde hedeflere ulaşması için araçların seçilmesi, hedeflere ulaşıp ulaşılamadığının veya ulaşıp ulaşılamayacağının belirlenmesi, finansal uygulamaların kontrolü ve stratejilerin tespiti olduğu, bunları gerçekleştirecek üst düzeyde yöneticinin de yönetim kurulu tarafından belirlenen stratejiyi, politikaları, makro planları uygulayacak yönetim teşkilatının başındaki kişiler olduğu, ancak buna rağmen (d) bendinin lafzı dikkate alındığında şirketin tüm müdürlerinin ve imzaya yetkili olanların atamaları ve görevden alınmalarının yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında yer aldığı ve hüküm yorumunda uygulamada ihtilaflar yaşandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte şirketlerin kurumsallaşması ve rekabet güçlerinin artırılması bakımından, şirket faaliyetlerinin şirket merkezi dışındaki yerlerde yürütülmesi adına şube açılması günümüz ticari hayatının gerekliliklerinden biri haline gelmiştir.

Mevcut ve yeni açılacak şubelere ilişkin süreçlerin hızlı tamamlanması da büyük önem arz etmektedir. Bu doğrultuda, şube ağı geniş olan ve temsile yetkili çalışan sayısı fazla olan şirketlerde görevli her düzeyde çalışanın atanma ve görevden alınmalarına ilişkin yetkinin yönetim kurulunca devredilememesinin iş süreçlerini zorlaştırdığı değerlendirilerek, şirket işlemlerinde kolaylık sağlanması adına şirketin üst düzey yöneticileri dışında kalan kişilerin atanma ve görevden alınmaları yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri arasından çıkarılması ve uygulamada yaşanan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.

III. TTK m. 392 kapsamında yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu tarafından yönetim kurulu başkanına yapılan toplantı istemlerinde, yönetim kurulu başkanına yönetim kurulunu toplantıya çağırma yükümlülüğü getirilmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) m. 392 gereğince yönetim kurulunu toplantıya çağırma yetkisi yalnızca yönetim kurulu başkanına ve Kanunun genel düzenlemeleri uyarınca yönetim kurulu başkanına ulaşılamadığı hallerde yönetim kurulu başkan vekiline bırakılmıştır.

Ancak yönetim kurulu toplantısı yapılması ve müzakere ihtiyacının ortaya çıktığı bazı hallerde yönetim kurulu başkanı bu isteme sessiz kalabilmektedir. Bu durum şirket idaresi yetki ve görevini yürüten yönetim kurulunun karar alma süreçlerini zora sokmakta ve yönetim kurulunun çoğunluğunun iradesinin uygulamaya yansımasına engel olmaktadır. Bu halde konu yargılama süreçleri neticesinde çözünme kavuşturulabiliyor olsa da bu durum şirketin karar alma süreçlerini uzatmakta ve yargının iş yükünü arttırmaktadır.

Bahse konu Teklifte, yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu tarafından yapılan toplantı istemlerinde, yönetim kurulu başkanına yönetim kurulunu toplantıya çağırma yükümlülüğü getirilmekte, yönetim kurulu başkanınca yönetim kurulunun yine de toplantıya çağrılmadığı veya başkana/vekiline ulaşılmadığı hallerde istemin doğrudan çağrı sahiplerince yapılabilmesine imkan sağlamaktadır. Böylelikle yönetim organında müzakere ortamının oluşmasına katkı sağlanması amaçlanmaktadır.

IV. Bilindiği üzere, 1 Ocak 2024 tarihinden önce kurulmuş olan şirketlerin 31.12.2026 tarihine kadar asgari sermaye tutarlarını düzenlemeleri zorunluluğu öngörülmüştür.

25 Kasım 2023 tarihli ve 32380 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7887 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı uyarınca, anonim ve limited şirketlerin kuruluş aşamasında asgari esas sermaye tutarları artırılmıştı.

Bilindiği üzere, anonim şirketlerde asgari esas sermaye tutarı 50.000 TL’den 250.000 TL’ye, limited şirketler için öngörülen asgari esas sermaye tutarı 10.000 TL’den 50.000 TL’ye ve kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş halka açık olmayan anonim şirketlerde ise asgari başlangıç sermayesi 100.000 TL’den 500.000 TL’ye artırılmıştır.

Bahse konu değişiklik, 1 Ocak 2024 tarihi itibariyle yürürlüğe girmişti. Ancak söz konusu değişiklik ile birlikte halihazırda sermayesi belirtilen asgari tutarların altında kalan şirketler bakımından herhangi bir düzenleme yapılmamıştı. Bu kapsamda 1 Ocak 2024 tarihinden önce ticaret siciline tescil edilmiş olan ve sermayeleri asgari tutarın altında kalan şirketler açısından düzenleme yapılması ihtiyacı hasıl olmuştur.

Teklife göre, asgari sermaye tutarlarına uymayan anonim ve limited şirketlerin 31 Aralık 2026’ya kadar yeni sermaye düzenlemesi yapmaları gerekmektedir. Uyum sağlamayan şirketlerin ticaret sicil kayıtlarının terkin edileceği belirtilmektedir. Yeni düzenlemeye göre, uyum için genel kurul toplantılarında nisab aranmayacak, çoğunluk oyuyla kararlar alınacak ve aleyhe imtiyaz kullanılamayacaktır. Ayrıca, kayıtlı sermaye sistemini kabul eden halka açık olmayan anonim şirketlerin sermayelerinin yeni tutara uyumlu hale getirilmesi öngörülmektedir. Geçiş sürecinin kolaylaştırılması için Ticaret Bakanlığı’na, sürenin iki kez birer yıl uzatma yetkisi verilecektir.

V. İhya Davalarında Ticaret Sicil Müdürlükleri aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilmemesi öngörülmüştür.

Uygulamada, 6102 sayılı TTK geçici m.7 uyarınca kaydı silinen şirket veya kooperatifler hakkında açılan ihya davalarında, yargılama sonucunda ihya kararı ile birlikte davaya yasal hısım olarak iştiraki zorunda olan ticaret sicili müdürlükleri aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilebilmektedir. Madde hükümlerini uygulamakla yükümlü olan ve madde uyarınca gerekli işlemleri yerine getiren ticaret sicili müdürlükleri aleyhine bu yönde hüküm tesis edilmesi uygun olmadığından, uygulamada yaşanan tereddüt ve mağduriyetleri ortadan kaldırmak adına ve yürürlüğünden sonra verilecek hükümlerde uygulanmak üzere 15. Fıkraya son cümle eklenmektedir.

VI. Sonuç ve Değerlendirme

Son zamanlarda ticari hayatın hızla geliştiği gerçeğini göz önüne alındığında, şirketlerin daha hızlı karar alması ve bu kararları uygulamaya geçirmesi son derece önemlidir. Bu çerçevede, söz konusu Teklif’teki yönetim kurulu yetkilerinin devriyle ilgili önerilen değişiklikler, şirket içindeki işleyişi daha etkin hale getirebilir. Ayrıca, yönetim kurulu görev dağılımının üç seneye kadar uzatılması, idari ve hukuksal belirsizlikleri azaltabilir. Son olarak, asgari esas sermaye tutarı altında kalan şirketlerin durumu hakkında henüz netlik olmamasına rağmen, bu düzenlemenin ticari hayatta daha sağlıklı bir gelecek planlaması için olumlu bir adım olduğunu düşünmekteyiz.

Bir yanıt yazın