Bülten

Asilin Ölmesi Halinde Vekalet İlişkisi

Ölümle Vekalet Sona Erer mi? Asilin Ölmesi Halinde Vekalet İlişkisi Event of Death

Asilin Ölmesi Halinde Vekalet İlişkisi

Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen isimli ve tipik sözleşmelerden biri olan vekâlet sözleşmesi, ekonomik ve sosyolojik gelişmelerin de etkisiyle kapsam olarak her geçen gün genişlemektedir. Türk Borçlar Kanunu’nun 502. Maddesinin deyişiyle “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. şeklinde düzenlenmiştir. Vekâlet sözleşmeleri çift taraflı sözleşmeler olup; sözleşmenin bir tarafında vekil diğer tarafında ise vekil eden bulunur. Vekalet ilişkisinin sona ermesi, tek taraflı olarak taraflardan birinin sözleşmeyi sona erdirmesi ile iradi olarak; ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflas ile ise kendiliğinden vuku bulacaktır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) madde 513/f.1’e göre Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekalet verenin ölümü ile kendiliğinden sona ermiş olur.” Kural olarak ölüm halinde tarafların açık bir irade beyanına gerek olmaksızın, vekalet sözleşmesi kendiliğinden sona ermektedir.

Unutmamak gerekir ki; eğer taraflardan birinin yükümlülük altına girmesinde kişisel nitelikleri göz önüne alınmış ise, ölüm ile vekalet sözleşmesi sona ermektedir.

TBK m.513/f.1 uyarınca vekalet verenin veya vekilin ölümüyle birlikte vekalet sözleşmesinin sona ermesinin aksinin sözleşmeden kararlaştırılabileceği ve bu sayede sözleşmenin ölen tarafın mirasçıları ile devam edeceği anlaşılmaktadır. Vekalet Sözleşmesinde bu şekilde bir hüküm daha çok vekalet verenin ölmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Zira, vekil öldüğü takdirde çoğu zaman onun mirasçılarının işi devam ettirmesi mümkün değildir. Ayrıca taraflar, zımni olarak da iş görme borcunun ölümden sonra devam etmesini kararlaştırabilirler. Böyle bir durumda ise örtülü bir anlaşma olduğunun ispat edilmesi gerekir. Bazen de işin niteliği, iş görme borcunun ölüme rağmen devamı gerekebilir. Özellikle aracı kurumların ve bankaların sürdürdüğü faaliyetler açısından bu durum söz konusu olabilir.

Tarafların vekalet sözleşmesinin ölümden sonra da devam edeceğini ya da vekaletin ölümle birlikte başlayacağını kararlaştırmaları mümkündür. Elbette ki ölen kişi sözleşme tarafının mirasçıları ile sağ kalan sözleşme tarafının, aralarında anlaşmak suretiyle, vekalet sözleşmesinin devamını sağlamaları mümkündür. Ancak sözleşmede ölümle birlikte vekaletin sona ermeyeceğinin kararlaştırılması için sözleşme konusu işin niteliğinin buna elverişli olması gerekir.

Vekalet ilişkisi yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde ölen kişinin veya vekilinin davaya devam etmesi mümkün değildir. Bu sebeple davaya ancak mirasçıları devam edebileceklerdir. Bu durumda mirasçılar miras bırakının vekili olarak değil bizzat kendileri davayı takip etmiş olurlar. Bu sebeple yargılama durumundaki bu ilişki vekalet ilişkisi değildir.

Sonuç itibariyle aksi anlaşılmadıkça ölüm ile vekalet ilişkisi sona erer ancak somut olayın şartlarının elverdiği ölçüde aksi kararlaştırılabilir. İstisnai olarak da olsa tarafların sözleşmede bunun aksini kararlaştırmaları veya işin niteliği dolayısıyla vekalet sözleşmesi, taraflardan birinin ölümü halinde de devam edecektir.

Nitekim T.C. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2008/1538 E. , 2008/5664 K. Sayılı 06.05.2008 Tarihli Kararında;

“…Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre vekalet sözleşmesi tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Bunun doğal sonucu olarak vekalet sözleşmesinden doğan hak ve borçlar tarafların kişiliğine sıkı surette bağlı bulunmaktadır. Vekil eden, güvenini taşıyan bir kişi seçip işin görülme biçimi hakkında talimat vermektedir. Vekil edenin ölümü, iş görmenin yapılma biçimine egemen olan iradeyi ve yaran ortadan kaldıracağından, hatta görevin devamını imkansız hale getireceğinden vekalet sözleşmesini sona erdirir. Ancak, vekalet sözleşmesinin ölümden sonrada devam edeceği sözleşmede kararlaştırılmış veya işin niteliğinden anlaşılıyorsa, vekalet sözleşmesinin devam edeceği 07.12.1940 tarih 1938/20 Esas-1940/87 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bilimsel görüşler de bu doğrultuda gelişmiştir. Nitekim, bu ilke BK’nm 35. maddesi ile eş anlamda hüküm getiren aynı yasanın 397/1 maddelerinde “hilafı mukaveleden veya işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekalet gerek vekilin gerek müvekkilinin ölümü ile…. nihayet bulur.” şeklinde açıklanmıştır.

Nitekim T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/5786 E. , 2014/8187 K. Sayılı 20.03.2014 Tarihli Kararında;

“6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 513/1. maddesine (818 sayılı kanun 397/1. maddesine) göre vekalet verenin ölümü ile vekalet ilişkisi sona ereceğinden, vekalet verenin sağlığında düzenlediği vekaletname ile yetkili kıldığı vekili (avukatı), vekalet verenin ölümünden sonra onun adına dava (takip) açamaz. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup, süresiz şikayete tabidir. İcra dairesine bu hususta yapılan itiraz, icra mahkemesine şikayette bulunulmasını engellemez.”

İSTİSNAEN VEKALET İLİŞKİSİNİN DEVAM ETMESİ HALLERİ NELERDİR?

1.Sözleşme Dolayısıyla Vekalet İlişkisinin Devam Etmesi:

Taraflar sözleşme ile vekalet sözleşmesinin ölümden sonra da devam edebileceğini ya da vekaletin ölümle birlikte başlayacağını (mandatum post mortem) kabul edebilirler. Burada kabul etmek gerekir ki, ölen tarafın mirasçıları ile sağ kalan taraf aralarında anlaşarak vekalet ilişkisinin devamını sağlayabilirler.

Tarafların, vekalet ilişkisi kurarken sözleşmenin ölümle sona ermemesini kararlaştırabilmesi için işin niteliğinin buna uygun olması gerekir. Örneğin, vekilin borcu şahsen ifası gereken ya da uzmanlığını gerektiren durumlarda işin niteliği sözleşmenin ölümden sonra da devamına uygun olmadığından, sözleşme ile bunu karar kılmaları da mümkün olmayacaktır.

Taraflar vekaletin ölümle başlayacağını kabul ettiklerinde ise vekalet, ölümden sonra icra edilecektir. Mandatum Post Mortem adı verilen bu ölümden sonra etkili vekaletin hukukî niteliği doktrinde tartışmalıdır. Bu kurumu, vekaletin vekalet verenin ölümünden sonra sözleşme gereği devam ettiği bir hâl olarak değerlendiren yazarlar bulunduğu gibi vekaletin ölümle sona ermediği bir hâl olarak değerlendiren yazarlar da vardır. Doktrindeki bu iki görüş şu şekilde bağdaştırılabilir: “Müvekkilin ölümünden sonra görülecek iş için yapılan vekalet sözleşmesinde, açıkça ölümün vekaletle sona ermeyeceği belirtilmişse, vekalet ilişkisi sözleşme gereği devam eder; böyle bir açıklama yoksa işin mahiyeti vekaletin son bulmamasını gerektirir.

2.İşin Niteliği Dolayısıyla Vekalet İlişkisinin Devam Etmesi:

İşin niteliği, açıkça vekalet ilişkisinin devamını gerektiriyorsa vekalet ilişkisi sona ermez. Burada somut olaya göre değerlendirme yapmak gerekir. Bu durumda eğer vekalet sözleşmesi hukuki işlemin yapılmasına yönelik ise, vekalet verenin ölümünden sonra işin niteliği gereği vekalet sözleşmesinin devam etmesi mümkündür. Ancak önemle belirtmek gerekir ki, inançlı vekalet söz konusu ise güven ilişkisi nedeniyle işin niteliği gereği sözleşme kural olarak sona ermelidir. Eğer vekalet sözleşmesi maddi fiillere ilişkin ise, şahsen ifa ile sorumlu tutularak verilen ya da uzmanlık gerektiren bir alanda verilen vekalet söz konusu ise yükümlü olan vekilin ölmesi hâlinde vekalet sözleşmesi işin niteliği gereği sona erecektir. Öte yandan vekalet sözleşmesi, üçüncü kişi yararına yapılmış ise söz konusu üçüncü kişi, edimin ifa edilmesini talep hakkına sahip olduğundan vekalet sözleşmesi sona ermez.

SONUÇ

Tüm bu açıklamalar ışığında; 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu uyarınca Vekalet Sözleşmesini sona erdiren sebeplerden bir tanesi ölümdür. Ancak bu sebep kanunda emredici olarak düzenlenmemiştir. Sözleşme gereği veya işin niteliği gereği aksi mümkün olup bu hâllerde vekalet ilişkisinin ölümle sona ermeyeceğinin kabulü gerekir.

Bir yanıt yazın