Bülten

TBK m. 97’de Düzenlenen Ödemezlik Defi

TBK m. 97’de Düzenlenen Ödemezlik Defi Default of Non-Payment

TBK m. 97’de Düzenlenen Ödemezlik Defi

A) ÖDEMEZLİK DEFİNİN İÇERİĞİ VE GENEL HUSUSLAR

1.Genel Olarak Ödemezlik Defi

Ödemezlik defi “ifada sıra” başlığı altında TBK madde 97’de düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde tarafların hangi sıra ile borçlarını ifa edeceklerini belirtmektedir. Buna göre karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin varlığı halinde kural olarak taraflar aynı anda ifa ile yükümlüdürler. Dolayısıyla aynı anda ifa karinesinin geçerli olduğu tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan birinin karşı taraftan ediminin ifasını talep edebilmesi için kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.

Gerçekten de bu tür sözleşmelerde aksine bir teamül, kanun veya sözleşme hükmü olmadıkça tarafların borçlarını aynı anda ifa etmeleri esastır. Aynı anda ifa kuralı TBK m.207/2’ye dayandırılmaktadır. Her ne kadar TBK m.207 satış sözleşmelerine ilişkin bir hüküm olsa da tüm iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde uygulanmalıdır.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan biri kendi edimini ifa etmeden ya da ifasını teklif etmeden karşı taraftan borcun ifasını talep ederse ifa talep edilen taraf kaçınma hakkına sahiptir. Kendisinden ifa talep edilen tarafın bu karşı hakkına ödemezlik defi denilmektedir.

Ödemezlik defi ifade edilişinden de anlaşılacağı üzere defi niteliğindedir. Dolayısıyla kullanılması hakkın sona ermesi sonucunu doğurmaz. Ayrıca TBK m.97 düzenleyici bir hukuk kuralı niteliğindedir. Bu nedenle tarafların TBK m.97’nin aksine bir düzenleme yapmaları mümkündür.

2.Ödemezlik Definin Temel Amacı

Ödemezlik definin temel amacının tarafların edimlerinin aynı anda ifasının sağlanması olduğu söylenebilir. Bir taraf kendi edimini yerine getirmeden ya da ifasını teklif etmeden karşı taraftan ifa talep ederse, bu taraf kaçınma hakkına sahiptir. Söz konusu kaçınma sözleşmeyle bağlı olmaktan kurtulma ya da sözleşmeye aykırı davranma anlamına gelmemektedir. İfadan kaçınan taraf yalnızca karşı taraf ifa edene ya da ifasını teklif edene kadar borcunu yerine getirmeyeceğini belirtir. Bu yönüyle ödemezlik defi geçici bir teminat fonksiyonuna sahiptir.

Ödemezlik definin teminat fonksiyonuna sahip olması ödemezlik definin teminat gösterilerek bertaraf edilebilmesi anlamına gelmez. Gerçekten de TBK m.98’de düzenlenen borçlunun ifadan aczi definden farklı olarak ödemezlik definde ifa yerine teminat gösterilemez.

Ayrıca defi ileri süren taraf, karşı tarafa ediminin ifasını ya da en azından ifasının teklifini gerçekleştirene kadar edimini yerine getirmeyeceğini belirterek karşı tarafa ifa hususunda bir baskı yapar. Bu baskı ile sözleşmeye uygun ifaya zorlar. Dolayısıyla ödemezlik definin tarafların ahde vefa ilkesine bağlı kalmalarına da hizmet ettiği söylenebilir.

Son olarak ödemezlik defi, ileri süren tarafı belirli risklere karşı koruma fonksiyonuna da sahiptir. Karşı edimin yerine getirilmemesine rağmen defi ileri sürmeden kendi edimini ifa eden taraf her ne kadar alacak hakkını kaybetmese de bazı tehlikelerle karşılaşabilir. İlamlı icraya başvurulması halinde karşı tarafın yerleşim yerinin bilinmemesi, hakkında aciz vesikası düzenlenmiş olması veya alacak davasında harcanacak zaman ve para bu tehlikelere örnek olarak gösterilebilir. Ödemezlik defi ileri sürmek ise tüm bu durumlarla kıyaslandığında daha tercih edilebilir bir yoldur.

3.Ödemezlik Definin Hukuki Dayanağı: Aynı Anda İfa

Ödemezlik defi aynı anda ifa prensibine dayanmaktadır. Her ne kadar taraflar sözleşme serbestisi ilkesine göre önce ifa ile yükümlülük kararlaştırma imkanına sahip olsalar bile karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde temel kural aynı anda ifadır. TBK m. 97 hükmü gereğince “Sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre sonra ifa etme hakkı olmadıkça” denilerek ödemezlik definin aynı anda ifa kurallarının söz konusu olduğu sözleşmelerde ileri sürülebileceği açıklanmıştır. Bir sonraki başlıkta üzerinde durulacağı üzere önce ifa yükümlülüğünün olmaması da ödemezlik definin ileri sürülebilmesinin şartlarından birisidir.

B) ÖDEMEZLİK DEFİNİN İLERİ SÜRÜLEBİLMESİNİN ŞARTLARI VE ÖZELLİK ARZ EDEN DURUMLAR

4.Ödemezlik Definin İleri Sürülebilmesinin Şartları Nelerdir?

  • Karşılıklı Borç Yükleyen Bir Sözleşme Olmalıdır

Ödemezlik definin ileri sürülebilmesi için her şeyden önce tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme bulunmalıdır. Bu tür sözleşmelerde her iki taraf da hem alacaklı hem de borçlu sıfatına sahip olup edimler sebep-sonuç ilişkisi içerisindedir. Dolayısıyla edimler arasında bir mübadele (synallagma) ilişkisi bulunmalıdır. Söz konusu mübadele ilişkisinin karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerdeki her borçta bulunduğu söylenemez. Gerçekten de her ne kadar aynı sözleşmede bulunsa bile birbirleriyle mübadele ilişkisi içerisinde olmayan borçlar için ödemezlik defi ileri sürülemez. Örneğin ücretli vekalet sözleşmesinde hesap verme borcu ile ücret ödeme borcu birbirleriyle değişim ilişkisi içerisinde değildir. Bu nedenle ödemezlik definin ileri sürülme olanağı da yoktur. Eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde de defi ileri sürülemez. Bununla birlikte eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde mübadele ilişkisi varsa TBK m.97’nin kıyasen uygulanması gerektiği belirtilmektedir. Örneğin ücretsiz vekalet sözleşmesinde vekilin elde ettiği şeyin mülkiyetini vekalet verene devretme borcu (TBK m.508) ile müvekkilin vekile masrafları ödeme borcu (TBK m.510) tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdeki mübadele ilişkisine yakın özellik göstermektedir. Dolayısıyla bu durumda TBK m.97’nin kıyasen uygulanarak ödemezlik definin ileri sürülebilmesi mümkün hale gelir.

  • Muaccel Edim ve Karşı Edimin Varlığı

Her iki tarafın borcu geçerli olarak doğmuş ve mevcudiyetini sürdürüyor olmalıdır. Zaten borcun geçerli olarak doğmadığına veya devam etmediğine ilişkin beyanlar itiraz niteliğindedir. TBK m.27 kapsamında borçlardan birinin geçersizliği veya TBK m.125 kapsamında sözleşmeden dönülmesi durumlarında ödemezlik defi ileri sürülemez. Zira ödemezlik definin temel amacı olan aynı anda ifanın sağlanabilmesi için iki borcun da geçerli olarak devam etmesi gerekir. Bunun yanında iki borç da muaccel olmalıdır. Aksi takdirde ödemezlik defi ileri sürülemez.

  • Önce İfa Yükümlülüğünün Olmaması

Taraflardan birinin edimini diğer taraftan önce ifa etmesi gerektiği hallerde önce ifa ile yükümlülüğün bulunduğundan bahsedilir. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ise aynı anda ifa karinesi bulunmaktadır. Bununla birlikte kanundan doğan bir önce ifa yükümlülüğü bulunabilir. Buna örnek olarak kira sözleşmesi (TBK m.317), eser sözleşmesi (TBK m.479) ve hizmet sözleşmesi gösterilebilir. İkinci olarak taraflar sözleşme serbestisi kapsamında bir tarafı önce ifa ile yükümlü kılabilirler. Örneğin satış sözleşmesinde önce satılanın teslim edileceği, belirli bir süre sonra bedelin ödeneceği kararlaştırılabilir. Bu durumda önce ifa ile yükümlü olur ve malı teslim etmeden bedeli talep edemez. Satıcının bedeli talep etmesi halinde alıcının ödemezlik define dayanmasına gerek yoktur. Alıcının malın teslimini talep etmesi halinde ise satıcının önce ifa ile yükümlü olması sebebiyle ödemezlik defi ileri sürmesi mümkün değildir. Bununla birlikte önce ifa ile yükümlü tarafın karşı edimi elde edemeyeceği kesin ise, örneğin karşı taraf ifa etmeyeceğini belirtmişse, bu durumda önce ifa ile yükümlü olunsa bile TMK m.2’ye dayanılarak ödemezlik definin ileri sürülebileceği kabul edilmektedir. Son olarak önce ifa yükümlülüğü teamülden kaynaklanıyor olabilir. Örneğin lokantalarda yemek servisinden sonra ücretinin ödenmesi nedeniyle önce ifa yükümlülüğü teamül gereği lokanta işleten kişidedir.

  • Karşı Edimin Hiç veya Gereği Gibi İfa Edilmemiş Ya Da İfasının Teklif Edilmemiş Olması

 

Karşı taraf edimini gereği gibi ifa ederek ya da ifasını teklif ederek kendisine karşı ödemezlik defi ileri sürülmesini engelleyebilir. Aynı şekilde ödemezlik defi ileri sürüldükten sonra ifa ya da ifa teklifi gerçekleştirilirse defi hükümsüz kalır. İfa teklifinin bu sonucu doğurabilmesi için yapılan ifa teklifinin reddinin TBK m.106 kapsamında alacaklı temerrüdüne sebep olması gerekir. Bunun dışında ifaya basit hazırlık da ifa teklifi gibi sonuç doğurmaz. Yine ifa gereği gibi yapılmalıdır. Örneğin ayıplı ifa ya da kısmi ifa yapılarak ödemezlik definin ileri sürülmesini önlemez.

C) ÖZELLİK ARZ EDEN DURUMLAR

5.Alacağın Devri

Alacağın devri TBK m.183’de düzenlenmiştir. Buna göre; Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.Alacağın devri sözleşmenin alacaklı sıfatına sahip tarafının değişmesi anlamına gelmektedir. Bu durumda devredilen alacağın borçlusu, alacağı devralan yeni alacaklıya borcunu ifa eder. Kural olarak alacaklının değişmesi borçlu için önemli değildir. Dolayısıyla alacağın devri için borçlunun rızasına gerek yoktur. TBK m.188’de ise borçluya ait savunma hakkı düzenlenmiştir. Buna göre; Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir.Dolayısıyla alacağın devri halinde devredilen alacağın borçlusu yeni alacaklıya karşı ödemezlik defi ileri sürebilir. Ödemezlik definin şartlarının alacağın devrinden önce ya da sonra sağlanmış olması herhangi bir değişiklik meydana getirmez.

6.Borcun Dış Üstlenilmesi

Borcun dış üstlenilmesi TBK m.196’da düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre; Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur. İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir.

Alacaklının kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.Borcun dış üstlenilmesi halinde sözleşmenin borçlu sıfatına sahip tarafı değişir. Alacağın devri borçlunun menfaatinde herhangi bir değişiklik oluşturmazken borcun dış üstlenilmesinde borcu üstlenen yeni borçlunun ödeme gücünün olup olmaması gibi durumlar alacaklı için önem arz eder. Dolayısıyla borcun dış üstlenilmesi sözleşmesi alacaklı ile borcu üstlenen üçüncü kişi arasında yapılır. Borcun dış üstlenilmesi ile borcun içeriğinde bir değişiklik meydana gelmez. Bu nedenle TBK m.199/1’de belirtildiği üzere savunma hakları yeni borçluya geçer. Ödemezlik defi de bu savunmalardan biridir. Borcu üstlenen yeni borçlu alacaklıya karşı ödemezlik defi ileri sürebilir.

7.Definin İleri Sürülebilirliğinin Sınırı

Kural olarak definin şartları mevcut durumda gerçekleşmişse defi ileri sürülebilir. Bununla birlikte bazı durumlarda definin ileri sürülebilmesi için gerekli olan şartlar bulunsa bile defi ileri sürülemez. Öncelikle taraflar sözleşme ile ödemezlik definin ileri sürülmesini sınırlandırabilir ya da ortadan kaldırabilirler. Bunun nedeni TBK m.97’nin düzenleyici bir hukuk kuralı olmasıdır. Bununla birlikte kuralın aynı anda ifa olması nedeniyle tarafların ödemezlik definin ileri sürülmesini sınırlandırabilmeleri ya da ortadan kaldırabilmeleri sözleşmeden net bir şekilde anlaşılıyor olmasına bağlıdır.

Tarafların anlaşmalarından başka hakkın kötüye kullanılması da definin ileri sürülmesine bir sınır teşkil eder. Buna göre ödemezlik defi aynı anda ifayı sağlama amacı dışında ileri sürülüyorsa kendisine bağlanan hüküm ve sonuçları doğurmaz. Ödemezlik defi ileri süren tarafın sözleşmeyle bağlı olmaktan kurtulma ve karşı tarafı zarara uğratma gibi bir amacı bulunmamalıdır. Örneğin yapmama borçlarında yapmama borcuna aykırı bir fiilde bulunarak ödemezlik defi ileri sürülemez. Bunun nedeni yapmama borcuna aykırı davranışın alacaklının menfaatini ortadan kaldıracak olmasıdır. Son olarak ödemezlik definin ileri sürülebilirliğinin bir sınırını da hakkın kötüye kullanımı çerçevesinde orantısızlık oluşturmaktadır. Buna göre edimin oldukça düşük bir miktar eksikliğiyle veya önemsiz bir ayıpla ifasına karşı borcun tamamı için ödemezlik defi ileri sürülmesi orantısızlık teşkil eder. Bu durumda ödemezlik defi hakkın kötüye kullanılması yasağı gereği ileri sürülemez.

8.TBK Madde 98 İle İlişkisi

Ödemezlik defi ile TBK m.98’de belirtilen borçlunun ifadan aczi defi arasında önem arz eden bir ilişki mevcuttur. TBK m.98’de de karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ileri sürülebilecek bir defi hüküm altına alınmıştır. TBK m.98’e göre; Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan birinin borcunu ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz kalması sebebiyle diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası güvence altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından kaçınabilir. Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir.

TBK m.98’deki temel husus karşı tarafın ifada güçsüzlüğe düşmesidir. Dolayısıyla TBK m.97’den farklı olarak edim henüz muaccel olmasa bile ileri sürülmesi mümkündür. Ayrıca borç ödemede güçsüzlüğe düşen taraftan güvence göstermesi talep edilebilir. Uygun bir sürede istediği güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir. TBK m.97’de ise güvence verilerek definin hüküm ifade etmesi önlenemez.

C) DEFİ İLERİ SÜRÜLMESİNİN SONUÇLARI

Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede bir taraf kendi edimini yerine getirmeden ya da ifasını teklif etmeden karşı taraftan edimini talep ederse ödemezlik defi karşı tarafa yöneltilecek bir irade beyanı ile kullanılabilir. Ayrıca kullanılması herhangi bir süreyle sınırlı değildir.

Ödemezlik defi borçluya ifadan kaçınma hakkı verir. Karşı taraf edimini ifa ederse ya da ifasını teklif edene kadar kaçınma hakkı vermesi sebebiyle geciktirici niteliktedir. Söz konusu kaçınma hakkı sayesinde borçlu ifada bulunmamasına rağmen temerrüde düşmez. Bunun sebebi ödemezlik definin borcun muaccel olmasını engellemesidir. Borçlunun borcu muaccel olsa bile ödemezlik defi ileri sürülerek muacceliyet durumu ortadan kaldırılabilir. Muacceliyet durumu ise ileri sürüldüğü andan değil ödemezlik definin şartlarının sağlandığı andan itibaren ortadan kalkar.

Alacaklı tarafından bakıldığında ise ödemezlik definin ileri sürülmesiyle alacaklı temerrüde düşmez. Zira ödemezlik definin ileri sürülmesi ihtar niteliğinde değildir.

Eğer borçlu ödemezlik defi ileri sürme imkanına sahip olmasına rağmen ödemezlik defi ileri sürmeden borcunu ifa etmişse ediminin iadesini talep edemez. Zaten borçlu, borcu olmayan bir şeyi ifa etmiş değildir. Borçlu bu durumda sadece karşı taraftan edimini yerine getirmesini isteyebilir.

Mahkemede ödemezlik define ilişkin ispat yükü ise kural olarak davacıdadır. Davacı ödemezlik definin şartlarının mevcut olayda bulunmadığını ispat etmelidir. Buna göre davacı davalının borcunun muaccel olduğunu ve kendisinin borcunu ifa ettiğini veya ifasını teklif ettiğini ispatlamalıdır. Aksi takdirde dava reddedilir. Davacının ödemezlik definin şartlarının mevcut olmadığını ispatlaması halinde ise hakim aynı anda ifaya mahkumiyet kararı verir.

 

SONUÇ

Kural olarak karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde taraflar aynı anda ifa ile yükümlüdür. Dolayısıyla aynı anda ifa karinesinin söz konusu olduğu tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan birinin, karşı taraftan borcunu talep edebilmesi için kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını teklif etmiş olması gerekir. Aksi takdirde kendisinden ifa talep edilen taraf bir kaçınma hakkına sahip olur. Söz konusu bu kaçınma hakkına ödemezlik def’i denilmektedir.

Ödemezlik def’inin ileri sürülebilmesi için her şeyden önce tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olmalıdır. Bu tür sözleşmelerde tarafların edimleri birbirleriyle değişim ilişkisi içerisindedir. Eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde ise edimler arasında değişim ilişkisi olmadığı için ödemezlik def’i ileri sürülemez.

Ödemezlik defi karşı tarafa yöneltilecek bir irade beyanı ile kullanılabilir. Ödemezlik def’inin ileri sürülmesi borcun muaccel olmasını engeller.

KAYNAKÇA

Akıntürk, Turgut ve Derya Ateş Karaman. Borçlar Hukuku Genel Hükümler Özel Borç İlişkileri. İstanbul: Beta Basım, 2011.

Antalya, Osman Gökhan. Marmara Hukuk Yorumu – Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt: V/1,3. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2019.

Ayan, Mehmet. Borçlar Hukuku (Genel Hükümler). Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2016.

Bilgili, Fatih ve Ertan Demirkapı. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Bursa: Dora Basım, 2021.

Cansel, Erol ve Çağlar Özel. Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt: 1. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2017.

Doğan, Murat, Gökhan Şahan ve İsmail Atamulu. Borçlar Hukuku Genel Hükümler: Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2021.

Erdoğan, İhsan. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Ankara: Gazi Kitabevi, 2017.

Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Ankara: Yetkin Yayınları, 2019.

Kayıhan, Şaban ve Mustafa Ünlütepe. Borçlar Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2018

Kayar, İsmail. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Borçlar Hukuku Genel Hükümler – Özel Borç İlişkileri. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2019.

Oğuzman, Keman ve Turgut Öz. Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt – 1. İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2018.

Pekmez, Cüneyt. Borcun İfa Edilmediği Defi (Ödemezlik Defi). İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2021.

Bir yanıt yazın